Gastrointestinal Nöroendokrin Tümörler Hakkında Doğrular ve Yanlışlar
Doğrular ve Yanlışlar…
Tüm vücut boyunca nöroendokrin hücreler vardır. – Doğru
Nöroendokrin hücrelerin bir kısmı ‘’endokrin bezleri’’ dediğimiz özel organların içinde gruplanmış olabilirler, ancak diğerleri vücutta dağılmıştır ve özellikle sindirim kanalının genelinde yaygın şekilde yer alırlar.
Nöroendokrin tümörlerin en sık görüldüğü organlar pankreas, mide, ince bağırsak appendiks, akciğer ve kalın bağırsaktır.
Genel olarak nöroendokrin tümörler %76 oranında gastrointestinal sistem veya pankreasta yer alırken %24 oranında akciğer ve solunum yollarından köken alır.
Ancak bu hastalığın sıklığı konusunda ülkeden ülkeye farklılıklar görülebilir.
Bu tümörler “nöroendokrin tümörler“ NET olarak adlandırılır, çünkü onlar endokrin hücreleri ve sinir hücreleri ile ortak özelliklere yani çoğalma ve gelişme kabiliyetine sahiptirler (1).
GEP-NET’ler sindirim kanalı boyunca yer edinmiş olabilirler, yemek borusundan rektuma kadar veya pankreas üzerinde oluşabilirler (1).
Oluştukları ilk yerleşimden, hastalık seyri sırasında çoğunlukla karaciğere, lenf nodlarına , akciğere ve kemiklere ve karın zarına metastaz yapabilirler.
NET’lerin yaklaşık %60’ını GEP-NET’ler temsil eder (1).
GEP-NET’ler arasında dağılım yayınlanmış çalışmalara göre farklılık göstermekle birlikte en sık görülenler ince bağırsak tümörleri olarak belirlenmiştir (3).
GEP-NET hızlı bir şekilde büyür ve yayılır. – Bu kanı genel olarak yanlıştır.
Genellikle, GEP-NET yavaş evrim geçirir ve ilerlemeleri diğer kötü huylu gastrointestinal tümörlerden genel olarak çok daha yavaş olur (4).
Teşhis erken bir evrede yapıldığında, tedavi başarı şansı artmakta ve 10 yıllık hayatta kalma oranı %90’ın üzerine çıkabilmektedir (5).
Ancak GEP-NET’ler çok heterojen bir grubu oluşturduğu ve gelişim potansiyellerinin türden türe, tümör yerleşimine, evresine ve iç özelliklerine bağlı olduğu akılda tutulmalıdır.
GEP-NET’in prognozu tümörün evresine bağlı olarak değişir. – Doğru ama sadece bu duruma bağlı değildir.
Genel olarak her tümör erken evrede yakalandığı takdirde prognoz daha iyidir.
Erken evrede tümör yerleşim yerinde sınırlıdır, ve tümörlü hücreler yakınındaki lenfatik bezlere veya uzak organlara sıçramamıştır (1, 4).
Fakat birçok diğer unsur da önemlidir :
• Konumu: prognoz birincil tümörün hangi organda geliştiğine göre değişebilir. (örneğin, apendiks tümörleri genellikle çok iyi prognoza sahiptir (4));
• Tümör tipi : örneğin, pankreas insulinomaları diğer pankreatik tümörlerden daha iyi prognoza sahiptir (6) ;
• Histolojik tipi, yani hücrelerin özellikleri: hücre görünümleri (normal hücrelere benzeyebilir veya benzemeyebilirler) ve hücre davranışları (değişken yayılma kabiliyetleri ile daha fazla veya daha az saldırgan seyir gösterebilirler) (4).
GEP-NET’lere yol açtığı bilinen faktörler vardır. – Bu kanı hem doğru hem de yanlıştır.
Günümüzde bu hastalığa yol açan çevresel faktörleri tam olarak bilmiyoruz. Toksinlere, çevre ve ortam kirliliğine maruz kalmak gibi çevresel etkenler veya sigara içimi, alkol kullanımı, beslenme tarzı ve aşırı kilo gibi yaşam tarzına bağlı etkenler GEP-NET’lerin gelişme riskini artırıyor olabilir (7).
Ancak bu konuda yeterli kanıt yoktur. Bundan ötürü, bizler GEP-NET’lerin daha ziyade bireysel vücut direnci düşüklüğü ve bağışıklık eksikliği gibi bünyesel nedenlerle oluştuklarını varsayıyoruz.
Ancak, bazı nadir durumlarda, GEP-NET’ler belirli bir genetik veya ailesel hastalık sonucu ortaya çıkabilirler. Bu nedenle, bu tümörlerde bu hastalığın oluşumunda rol oynayabilen genetik faktörlerden bahsedilebilir. (bkz. “GEP-NET’ler ailevi hastalıklardır.) (1).
Bilinen genetik sendromlar dışında GEP-NET’lerin oluşumunu önleyebilirsiniz. – Yanlış
Etiyolojik faktörlerini bilmediğimiz için, GEP-NET’ler için önleyici tedbirler almamız mümkün değildir.
GEP-NET’ler nadir tümörlerdir. – Doğru
GEP-NET’ler nadir rastlanan tümörlerdir, yani her yıl saptanan yeni vakaların sayısı düşüktür.
Örneğin, bir araştırmada tüm GEP-NET kategorilerini kapsayan yeni vakaların sayısı 100.000 kişide 2,4 kadardır (3).
Fakat GEP-NET’lerin seyri genel olarak yavaş olduğu için, bu hastalığa yakalanan toplam hasta sayısı da genel toplumdaki yaygınlık olarak önemsenmez oranda değildir. Amerika Birleşik Devletleri’nde, bu sayı, 100.000 kişide 35 olarak tahmin edilmektedir (4).
GEP-NET’lerin görülme sıklığı son yıllarda artmıştır; bu durum muhtemelen, bu hastalığa artık daha iyi tanı konulmasına bağlıdır (5).
GEP-NET’ler yalnızca yaşlı kişileri etkiler. – Yanlış
Birçok tümör gibi, GEP-NET’ler yaşlı bireylerde genç bireylerden daha sık görülmektedir.
Tanı esnasında yaş ortalaması yaklaşık 65’tir. (8)
Bununla birlikte, bu tümörler herhangi bir yaşta meydana gelebilir, genç vakalarda apendiks tümörleri daha yüksek sıklıkta görülmektedir. Ayrıca genetik geçişli NET’ler de daha erken yaşta görülmektedir (3).
GEP-NET’ler ailevi hastalıklardır. – Genel olarak yanlış, fakat…
Çoğu durumda, GEP-NET’ler sporadik, yani genetik/ailevi olmayan tümörlerdir.
Fakat biliyoruz ki diğer tümörler ile, “kalıtımsal sendromlar” olarak adlandırdığımız, kalıtsal hastalıklar çerçevesinde kombinasyon yapma olasılıkları vardır (6).
Bu sendromların en tanınmış olanı Multipl Endokrin Neoplazi Tip 1’dir (MEN1). Bu tümörler pankreas tümörlerini, hipofiz tümörlerini, paratiroid bezi tümörlerini, böbreküstü bezi tümörlerini ve daha başka tümörlere yatkınlığı artırmaktadır.
Pankreatik NET durumunda, vakaların %1- 25’inde MEN1 tanısı konulabilmektedir (1).
MEN1 tanısı için hasta öyküsünün sorgulanması, biyokimyasal testler, klinik muayene ve sindirim sistemi dışındaki tümörlerin araştırılması esasına dayanmaktadır, fakat bu konudaki kesin tanı için mutlaka MEN1 geninin mutasyon varlığını gösteren bir genetik test gereklidir (9).
GEP-NET’in konumuna göre araştırılması gereken diğer kalıtımsal sendromlar da vardır (MEN Tip II, Von Hippel-Lindau hastalığı, nörofibromatozis tip 1 vb. (6)).
Bu nedenle hastaların bu konuda deneyimli merkezlerde, bu nadir hastalığın uzmanlarından oluşan tıbbi bir ekip tarafından takip edilmesi önemlidir.
Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür. – Yanlış
Bazı çalışmalar GEP-NET’lere erkeklerde daha sık rastlandığını göstermektedir (3,8), Bazılarında ise kadınlarda bu tümörlerin çoğunlukta olduğu belirtiliyor (10), fakat bazen, her iki cinsiyet için olasılık aynı çıkıyor (11).
Bazı GEP-NET tiplerinin erkeklerde veya kadınlarda daha sık görülmesi söz konusu olabilir fakat gerçek anlamda bu hastalığın görülme sıklığı açısından erkek ve kadın açısından belirgin bir farklılık yoktur.
Tüm nöroendokrin tümörler klinik belirti gösterir. – Yanlış
GEP-NET’ler nöroendokrin kökenli hücrelerden oluşmalarına rağmen, büyük bir bölümü belirti oluşturacak seviyede hormonal salınım (aşırı salgı) üretmezler (6).
Klinik belirtiler gösterenlere fonksiyonel tümörler, belirti göstermeyenlere fonksiyonel olmayan tümörler denilir.
GEP-NET’ler birkaç yıl boyunca fark edilmeyebilirler. – Doğru
GEP-NET’ler fonksiyonel olmadıklarında ve yavaş geliştiklerinde, hasta hiçbir yakınma deneyimlemediği için, çok uzun bir zaman hastalık fark edilmeyebilir.
Fonksiyonel olmayan tümör ancak kritik bir boyuta ulaştığı zaman belirti vermeye başlar (6).
Bu belirtiler de sıkıntı, karın ağrısı gibi hastalığa özel şikayetler olmadığından, hastalığa yönelik testlerin yapılmasına sebep olmaz.
Bu sebeple GEP-NET’lerin teşhisi genellikle ortalama 5 ila 7 yıl gecikmeyle konur (6). Tanı anında GEP-NET’in tipine göre vakaların %20 ila %50’sinde tümör yayılmıştır (4).
GEP-NET’ler ishal ve kilo kaybına neden olabilirler. – Doğru
Genel olarak, belirti var ise, bu belirtiler tümörün geliştiği ve yerleştiği organa bağlı olarak farklılıklar gösterirler.
Bazı GEP-NET’ler ishale neden olacak salgılar üretirler (5).
Bu ishal durumu zor bir hal alırsa, aynı zamanda kilo ve su kaybına neden olur. Bazen ishal ile bir nöroendokrin tümör belirtileri birbiriyle ilişkilidir, ama bazen bu durum ayrı bir vakadır ve teşhis etmek çok daha zordur.
Hiçbir klinik belirti GEP-NET’ler ile kesinlikle özel olarak ilişkilendirilemez. – Doğru ama…
Tek tek hiçbir belirti GEP-NET için özel bir işaret değildir.
Ancak bazı belirtilerin (veya sendromun) varlığı teşhisi tanımlamamıza olanak sağlar.
En iyi bilineni, tipik olarak deride kızarıklık, karın ağrıları ile birlikte ishal (bol ve sıvı dışkılama), ve bazen de kalp rahatsızlıkları ile birleştirilmiş, karsinoid sendromdur (1).
Cilt bulguları yüz ve boyun düzeyinde ani kızarıklık görünümü ile karakterizedir ve bunlara genellikle ısı hissi eşlik eder.
Bu durumlar birkaç saniyeden birkaç dakikaya kadar sürerler (5) ve bu durum “serotonin” adı verilen hormonun aşırı salgılanmasından kaynaklanır.
Tekrarlanan duodenum ülserleri, gastrin salgılayan bir tümör olan başka bir sendromu: gastrinomayı çok çağrıştırmaktadır (5).
Pankreatik NET diyabete yol açar. – Yanlış fakat…
Pankreasın nöroendokrin tümörleri çoğunlukla hormon salgılamadıkları için özel belirtiler vermez (12).
Hormon salgılayan fonksiyonel tümörler arasında birçok kategori vardır: en sık olanı insülin salgılayan ve hipoglisemiye (kandaki glikoz oranının düşmesi) yol açan, insülinomalardır (6).
Bu durumda hasta açlık hisseder, rahatsızlık, çarpıntı, terleme yaşar ve bazı durumlarda bu hipoglisemi bilinç kaybı ile sonuçlanabilir.
Ayrıca VIPoma (vazoaktif Intestinal peptid salgılayan tümörler) gibi durumlar şiddetli ishale neden olur veya duodenum ülserlerine neden olan gastrinomalar olur (6).
Diabete yol açabilecek (özellikle somatostatin tümörleri gibi nadir durumlar dışında) tek pankreas NET’i glukagonomadır: Bu tümörler glukagon salgılar ve kandaki şeker oranını yükseltir (6).
GEP-NET teşhisi birçok ek test gerektirir. – Doğru
GEP-NET’ler iyi tanımlanmış ve homojen bir bütünlük ortaya çıkarmadığı için ancak farklı yerlerde konumlanmış ve değişken klinik belirtiler gösteren bir dizi tümör olduklarından dolayı, teşhis koymak için tek bir test uygulanamaz.
Endoskopik Ultrasonografi (ultrason kullanılarak bir boşluğun duvarlarını görmeyi sağlayan bir inceleme) ile birlikte endoskopi sindirim kanalı içinde yer alan tümörleri gösterir ve doku örneği alma imkanı sunar.
Radyolojik tetkikler tümörü görüntülemeyi sağlar fakat tümörün nöroendokrin karakterini ispat edemez.
Bunun için tümörün reseptörlerine yerleşen (Sintigrafi, pozitron emisyon tomografisi [PET] ve BT ile birleştirildiğinde) işaretleyiciler enjeksiyonuna dayanan nükleer tıp tetkikleri kullanılır.
Özellikle tümör fonksiyonel ise ve salgıladığı hormonda anormal bir artış gösteriyor ise kan seviyesi ölçümü ile yapılan biyokimyasal incelemeler de teşhise katkıda bulunacak veriler sağlayabilir.
Ancak sonuçta, sadece tümörden veya bir parça örnekten mikroskop altında inceleme yapıldığı takdirde kesin olarak sonuç verilebilir.
GEP-NET’lere başka bir nedenle yapılan tıbbi tetkikler sırasında şans eseri tanı konabilir. – Doğru
Bir GEP-NET’in beklenmedik ortaya çıkışı oldukça yaygındır.
Bu durumda hiç bir belirtiden şikayeti olmayan ve genellikle tümörü ile alakalı olmayan başka bir nedenle radyolojik inceleme yaptıran birisinde o esnada radyolog bir anormallik keşfeder ve kontrol sonucu GEP-NET teşhisinin konmasını sağlar.
Hücrelerin salgıladığı hormonlar sayesinde GEP-NET’lere tanı konması kolaydır. – Yanlış
GEP-NET insülin gibi hipoglisemi meydana getiren veya serotonin gibi karsinoid sendromu meydana getiren çok tipik çarpıcı belirtiler gösterecek şekilde hormonlar salgıladığı takdirde teşhisi kolaydır.
Fakat GEP-NET ‘lerin çoğu bir belirti vermez. sonuç olarak bu tipik belirtiler üzerinden nadiren bir teşhis konulabilir.
GEP-NET tanısı için yapılan taramalarda radyoaktif izotoplar ile sintigrafi/PET yapılmaktadır. – Doğru
Bir GEP-NET’i görüntülemek ve lokalize kalıp kalmadığını veya yayılım gösterip göstermediğini anlamak için, nükleer tıp görüntüleme yöntemleri kullanılabilir.
Bunun için GEP-NET’in somatostatin adı verilen bir hormonun reseptörlerine sahip olma özelliği kullanılır.
Bu durumda damar yolu ile radyoaktif izotop ile işaretlenmiş somatostatin bazlı ilaç enjekte edilir ve bir gama kamera tarafından radyoaktivite algılanır (13).
Artık radyoaktiviteyi görüntülemenin ve dolayısıyla tümörlü bölgeleri, bilgisayarlı tomografı (BT) ile pozitron emisyon tomografisi (PET) ile birleştirilmiş incelemeler ile diğer yolları da vardır, bu gibi tetkikler bu hastalıklarda tanı, tedavi kararı ve evreleme ve takipte gidişatı tahmin etmekte yararlı olabilirler.
Radyoaktif belirteçleri kullanarak yapılan bu incelemeler genellikle iyi tolere edilir.
GEP-NET’ler rutin olarak taranmalıdır. – Yanlış
Rutin tarama sadece tek bir testle yapılacak kadar pratik olmalıdır. Bu tarama güvenilir, gerçekleştirilmesi kolay olmalıdır.
Bu taramanın hasta için az zorlayıcı bir şekilde teşhis edebileceğimiz sık karşılaşılan tümörler için yararı vardır.
Fakat bu kriterlerin hiçbiri GEP-NET için geçerli değildir.
Dolayısıyla genel toplum tabanlı bir tarama bu aşamada mümkün değildir.
Buna karşın bu hastalığa yatkın bazı aileler için bir tarama yapılması gereklidir, bu durumda birçok hedefe kolaylıkla ulaşılabilir. (bkz. “ GEP-NET’ler ailevi hastalıklardır”).
Ancak, tüm MEN1 geni bozukluğu taşıyan hastaların mutlaka bu hastalığı geliştirmeleri söz konusu değildir (1).
GÖRSEL
GEP-NET’lerin seyrinin takip edilmesini sağlayan biyokimyasal belirteçler vardır. – Doğru
GEP-NET’lerin birçok biyokimyasal belirteçleri vardır, fakat tümörün tanı ve takibinde izlenmesini sağlamak için potansiyel olarak en ilgi çekici olanı Kromogranin A’dır.
Kromogranin A nöroendokrin hücrelerinde var olan bir proteindir. Kromogranin A’nın kandaki konsantrasyonu çoğu GEP-NET’de anormal derecede yüksek olup tümörün yükü, tedavi yanıtı ve seyri ile ilişkilidir (1).
Ancak, Kromogranin A yüksekliğini dikkatli yorumlamak gereklidir, çünkü Kromogranin A’nın yüksekliğine neden olan pek çok başka neden vardır; Öte yandan, GEP-NET’lerde de her zaman artmaz (6).
GEP-NET biyopsi analizi deneyimli bir Patoloji Uzmanı tarafından yapılmalıdır. – Doğru
Patologlar az sayıda GEP-NET biyopsisi görürler çünkü bunlar nadir tümörlerdir.
Dolayısıyla yoğun merkezlerde çalışan ve çok tecrübeli olan bazı uzmanlar dışında, alınan doku örneği ve hücrelerin görünümlerini yorumlamak zor olabilir.
Eğer bir GEP-NET’iniz varsa, her zaman tedavi almanız gerekir. – Yanlış
Bazı durumlarda, özellikle tümör semptomlara neden olmadığında, ilerlemediği ya da çok yavaş ilerlediğinde uzmanlar tıbbi ya da cerrahi tedaviyi önermeyebilirler (9).
GEP-NET’ler düzenli takip gerektirir. – Doğru
Tümör incelemeye alınmış olsun veya olmasın, düzenli bir şekilde takip edilmesi gereklidir.
Söz konusu takip incelemeye alınmamış durumda iken, tümörün sabit kalıp kalmadığının görülmesini ve aksi durumda tedavi edici bir eylemin dikkate alınmasını sağlar.
Tedavi altında, tedavi sonuçlarını değerlendirmek, tedavinin devamı veya kesilmesine karar vermek, fakat aynı zamanda bunun iyi tolere edildiğinden emin olmak ve oluşabilecek yan etkileri tanımlamak için yine düzenli bir takip yapılması çok önemlidir.
GEP-NET’ler için ana tedavi cerrahidir. – Doğru
Cerrahi müdahale her zaman için düşünülmelidir çünkü cerrahi GEP-NET’lerin ana tedavisidir.
Bazı durumlarda, laparoskopi ile müdahale gerçekleştirmek mümkün olur.
Tümörler küçük boyutta olduklarında ve iyi yerleşimli olduklarında, belirtildiği takdirde, cerrahi müdahale vakaların çoğunda iyileşmeyi sağlar, hatta sadece tek iyileştirici tedavi seçeneğidir.
Tümörler yayılmış biçimde ve metastaz gösterdiklerinde, cerrahi müdahale bazen hacmini küçültmek için ön görülebilir (6).
Bazı durumlarda, işlevini çok bozmadan karaciğerin önemli bir parçasını çıkarmak mümkündür. Bu kararlar sadece multidisipliner toplantılar çerçevesinde göz önüne getirilebilir.
GEP-NET’ler birkaç uzman tarafından incelenmelidir. – Doğru
Her GEP-NET vakasının teşhisini geliştirmek, her hasta için özel olarak tasarlanmış destek kapsamı için tavsiyeler oluşturmak, ve hastanın tedavi sürecini tanımlamak için birden fazla uzman arasında bir konsültasyon yapılmasını gerektirebilir (endokrinolog, gastroenterolog, cerrah, nükleer tıp, patolog, onkolog, girişimsel radyolog, vs.) (9).
GEP-NET’ler her zaman kemoterapi ile tedavi gerektirir. – Yanlış
Birçok tedavi seçeneği GEP-NET tedavi kapsamı için mümkündür.
Olağan bir durum için en iyi tedaviye karar vermek için uluslararası tedavi kılavuzları vardır fakat değerlendirme her zaman olay/vaka bazında yapılır (9).
Bu konuda mümkün olan farklı seçenekler cerrahi müdahaleler, kemoterapi, kemoterapi haricinde tıbbi tedavi (biyolojik tedaviler, hedefe yönelik tedaviler), radyoterapi ve karaciğer tümörlerinin lokal tedavi teknikleri uygulanabilir. Bu tümörlü bölgeleri yok etmek için birçok seçenek kullanılabilir:
– Embolizasyon, tümörün beslenmesini bozmak için küçük bir arteri tıkama yoludur;
– Embolizasyon ile birlikte lokal kemoterapi (kemoembolizasyon) veya radyoaktif madde (radyoembolizasyon) uygulaması;
– Radyofrekans uygulaması (elektrotlar yerleştirilmesi ile termokoagülasyon sağlanması) ya da mikrodalga ablasyon;
– Radyoaktif molekülleri kullanarak tümör düzeyinde lokal olarak verilen radyasyon uygulaması; sistemik radyonüklid tedavi;
– Çok nadiren, karaciğer nakli uygulaması.
Kemoterapi her zaman damar yolundan infüzyon olarak verilir. – Yanlış
Kemoterapi yönteminin en klasik yolu damar yoludur. Kemoterapi bazen hastanede kalış gerektirebilir. Bazı kemoterapiler ağız yoluyla verilir. Ancak bir çok kez ayakta kullanılır. Bu tedavi hastanede yatış gerektirmemektedir, fakat tedavinin takibi damar yolu ile yapılan kemoterapiler kadar titiz olmalıdır (9).
Birbiri ardına birçok tip tedavi uygulanabilir. – Doğru
Biraz ilerlemiş safhada teşhis edilen GEP-NET’ler genellikle çok uzun bir zaman(birkaç yıl ve hatta on yıllar) içerisinde nüks ve remisyon eden bir gelişim gösterebilir.
Her tedavi gerektiğinde, seçim vaka durumuna göre yapılır.
Yaşamı boyunca, GEP-NET’i olan hasta 3-4 tip veya daha fazla farklı tedavi yöntemi kullanabilir (9).
GEP-NET tedavisi hastanede yatış gerektirmektedir. – Yanlış fakat…
Bir GEP-NET çerçevesinde, ek incelemeler çoğunlukla gündüz hastanede serviste yapılır, yani hasta geceyi hastanede geçirmez.
Tedavi kısa veya uzun süreli yatış gerektirebilir, gündüz hastanede kemoterapi kürleri için kalışlar gerekebilir.
Ağız yoluyla tıbbi tedavi durumunda, hastanede yatış gerekmez.
Hastalık tedavi sonrası nüks edebilir. – Doğru
Ameliyat tüm tümörü, tümörün çok hacimli veya tehlikeli bir bölgede bulunması nedeniyle alınmasına her zaman müsaade etmemektedir.
Dolayısıyla tümör kalan dokudan tekrar gelişimini sağlayabilir.
Cerrah tümörün tamamını aldığını düşündüğü zaman bile tümörlü hücrelerin kan dolaşımına yayılması sonucu nüks etme durumu görülebilir.
Bir nüks etme vakası görüldüğü takdirde, ya ikinci bir cerrahi müdahale, ya da lokal veya tıbbi tedavi uygulanmalıdır. Nüks olasılığı çok sıkı bir takip gerektirir.
Klinik deneylere katılmak ilgi çekici olabilir. – Doğru
Bir klinik deneye dahil iseniz, bu yolla yeni tedavilere erişebilirsiniz.
Klinik deneylere katılımınızdan dolayı, GEP-NET alanında araştırmalara ve bilgilerde ilerlemelere katkıda bulunabilirsiniz.
Bir GEP-NET çerçevesinde, ek incelemeler çoğunlukla gündüz hastanede serviste yapılır, yani hasta geceyi hastanede geçirmez.
Tedavi kısa veya uzun süreli yatış gerektirebilir, gündüz hastanede kemoterapi kürleri için kalışlar gerekebilir.
Ağız yoluyla tıbbi tedavi durumunda, hastanede yatış gerekmez.
Nöroendokrin tümör tanı, tedavi ve takibi sosyal güvence altındadır. – Doğru
Genel olarak nöroendokrin tümörlerde tanı, evrelendirme, tedavi ve takip için yapılan tetkik, tedavi, ilaç görüntüleme ve kan tetkikleri sosyal güvence altındadır.
Tedavi sırasında yan etkiler görülebilir. – Doğru
Ancak çoğu zaman bu yan etkiler hafif, yönetilebilir ve çoğu zaman geçicidir.
Eğer GEP-NET’iniz varsa, özel bir diyet izlemelisiniz. – Yanlış fakat…
GEP-NET’inizin olması genellikle özel bir diyet uygulaması gerektirmez.
Fakat bazı besinler ve içecekler ile tedaviler arasında uyumsuzluklar olabilme ihtimali sebebiyle bazı tedavilerde önlem alınmalıdır.
Doktor her durum için uzak durulması gereken besinleri veya ilaçlardan belirli bir süre sonra yenilebilecekleri açıklar.
Öte yandan, genel sağlıklı hali korumak için dengeli bir beslenme ve sağlıklı bir yaşam tarzı her zaman önerilmektedir.
Önemli kilo kaybı durumunda, özel beslenme desteği göz önünde bulundurulmalıdır.
Tedaviler süreklilik gösterir. – Doğru
Bazı tedaviler zaman zaman, döngüler halinde yapılır.
Kemoterapinin durumu bu şekildedir. Karaciğerdeki tümörlü bölgeler üzerine yapılan lokal müdahaleler gibi (embolizasyon, radyofrekansı) bazı tedaviler çok noktasaldır.
Bazen ise, tıbbi tedaviler sürekli olarak yapılır (hedefe yönelik tedavi, somatostatin analogları).
Bir GEP-NET ile tamamen normal bir yaşam sürdürülebilir. – Doğru
Normal bir hayat sürdürmek oldukça mümkündür ve tavsiye edilmektedir: çalışmak, seyahat etmek, spor yapmak gibi…
Özel tedavi dönemleri dışında fiziksel ve sosyal faaliyetleri sınırlamak için hiçbir sebep yoktur.
GEP-NET tanısı alan hastaların aile üyelerini de kontrol ettirmek gerekir. – Yanlış fakat…
Bazı GEP-NET’ler “kalıtımsal sendromlar denilen ve çeşitli tümörleri birleştiren kalıtsal hastalıklarda bütünleşir. Bir hastada bir kalıtımsal sendrom tanısı konulduysa, aile üyelerine tümörlerin oluşumunu durduran iyileşme tedavisi için çok erken aşamada tespit edilmesini sağlayan erken tanı testi yaptırmaları gerekir.
Kalıtımsal sendromu olmadığı takdirde, aile üyeleri için tarama yapılması gereksizdir (6).
Eğer bir GEP-NET hastasıysak psikolojik danışmanlıktan yararlanabiliriz. – Doğru
Teşhisi öğrendiğimiz anda veya daha sonra hastalığın takibi esnasında ihtiyaç duyduğumuz takdirde hastanede veya uygun gördüğünüz bir merkezde psikolojik destek alabilmek mümkündür.
Doktorunuz size yetkili profesyoneller önerebilir ve yönlendirebilir.
Daha fazla bilgi için NET ile Yaşamak web sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Referanslar
1. Baudin ED, Sabourin M, Ruffié JC et al. Les tumeurs neuro-endocrines gastro- entéropancréatiques. Médecine Thérapeutique Endocrinologie et Reproduction 1999;1:165-74.
2. Frilling A, Akerström G, Falconi M et al. Neuroendocrine tumor disease: an evolving landscape. Endoor Relat Cancer 2012;19(5):R163-85.
3. Niederle MB, Hackl M, Kaserer K, Niederle B. Gastroenteropancreatic neuroendocrine tumours: the current incidence and staging based on the WHO and European Neuroendocrine Tumour Society classification: an analysis based on prospectively collected parameters. Endocr Relat Cancer 2010;17(4):909-18.
4. Yao JC, Hassan M, Phan A et al. One hundred years after“carcinoid”: epidemiology of and prognostic factors for neuroendocrine tumors in 35,825 cases in the United States. J Clin Oncol 2008;26(18):3063-72.
5. SchottM,KlöppelG,RaffelA,SalehA,KnoefelWT,ScherbaumWA.Neuroendocrine neoplasms of the gastrointestinal tract. Dtsch Arztebl Int 2011;108(18):305-12.
6. Modlin IM, Oberg K, Chung DC et al. Gastroenteropancreatic neuroendocrine tumours. Lancet Oncol 2008;9(1):61-72.
7. Hassan MM, Phan A, Li D, Dagohoy CG, Leary C, Yao JC. Risk factors associated with neuroendocrine tumors: A U.S.-based case-control study. Int J Cancer 2008;123(4):867-73.
8. Lepage C, Bouvier AM, Phelip JM, Hatem C, Vernet C, Faivre J. Incidence and management of malignant digestive endocrine tumours in a well defined French population. Gut 2004;53(4):549-53.
9. Thésaurus national de cancérologie digestive. Tumeurs endocrines digestives. Société nationale française de gastroentérologie, 2011.
10. Hemminki K, Li X. Incidence trends and risk factors of carcinoid tumors: a nationwide epidemiologic study from Sweden. Cancer 2001;92(8):2204-10.
11. Westergaard T, Frisch M, Melbye M. Carcinoid tumors in Denmark 1978- 1989 and the risk of subsequent cancers. A population-based study. Cancer 1995;76(1):106-9.
12. Klöppel G. Classification and pathology of gastroenteropancreatic neuro- endocrine neoplasms. Endocr Relat Cancer 2011;18(Suppl. 1):S1-16.
13. Tenenbaum F. Scintigraphie des récepteurs à la somatostatine. Médecine Thérapeutique Endocrinologie et Reproduction 2000;2:423-9.