Uyku, insanlığın ilk çağlarından beri oldukça merak uyandıran bir dönem olmuş, nasıl ve neden uyuduğumuza dair çok ilginç teoriler öne sürülmüştür. Günümüzde halen uykunun sırları tam olarak çözülebilmiş değildir. Uyku, beyin tarafından üretilen, belirli alanların ve nörotansmiter adı verilen maddelerin kontrolü altında olan farklı bir şuur durumudur. Ömrümüzün yaklaşık üçte birini kapsayan bir dönem olan uyku, yaşamsal değere sahiptir; nitekim bu esnada beyin ve tüm vücutta önemli değişiklikler meydana gelir. Sağlıklı bir uyku, bedensel ve zihinsel sağlığımızın korunması için vazgeçilmezdir.
Sağlıklı bir uyku için, uykunun hem süresi hem de kalitesinin, kişiye özgün olarak değişmekle birlikte bir takım kurallar çerçevesinde olması gerekmektedir. Genel nüfusta bir günde ortalama 6-10 saat arası uyku süresine sahip olunması normal sınırlarda kabul edilmektedir, ancak bireysel farklılıklar her zaman mevcuttur. Örneğin, daha kısa uyku süresi olan ancak bu nedenle herhangi bir sorun yaşamayan bireyler, “kısa uykucular” olarak kabul edilir. Ya da daha uzun uyku süresine ihtiyaç duyan “uzun uykucular” da olabilmektedir. Uykuya gitme saatlerinin ise ortalama gece 22.00 ile 02.00 arasında olması normal sınırlarda kabul edilmektedir. Ancak daha erken saatlerde yatmak isteyen “tavuk tipi” veya daha geç saatlerde yatmak isteyen “baykuş tipi” bireyler de normal sınırlarda kabul edilebilir. Buradaki en önemli belirleyici, kişinin uyku kalitesi ile ilişkili olarak kendi hissettikleridir; eğer birey bu saat ve sürelerden memnun ise, bu durum ertesi gün herhangi bir soruna yol açmıyor ise, müdahale edilmeyebilir. Ancak okul, iş, sosyal ve psikolojik sonuçlara neden oluyorsa, o zaman önemsenmeli ve müdahale edilmelidir.
Uyku süresindeki azalma, uykusuzluk, gece uykuya dalamama, daldıktan sonra sürdürememe ya da sabah erken uyanma ve tekrar uykuya dalamama şeklinde olabilir. Uluslararası Uyku Bozukluklarının Sınıflandırıldığı kılavuzda (1), en az 3 aydır devam eden ve haftada en az 3 gece tekrarlayan uykusuzluk şikayetinin varlığında, uykusuzluk hastalığından bahsedilir. Günümüzde en sık görülen uyku yakınmasıdır ve geçici veya kalıcı olabilir. Epidemiyolojik çalışmalarda tüm dünyada görülme sıklığının %20-25 civarında olduğu görülmektedir (2). Türkiye’de yapılan bir çalışmada ise, özellikle kadınlarda ve ileri yaşta olmak üzere, yaklaşık %15 civarında görüldüğü saptanmıştır (3). İnsomni hastalığının düşük gelire sahip, daha fazla televizyon izleyen, akşam saatlerinde çay tüketimi olan ve sigara kullanan bireylerde daha sık olduğu da aynı çalışmada gösterilmiştir. Günümüzde, çocuklar kadar erişkin yaşlarda da en önemli sorunlardan birisi haline gelen dijital bağımlılık ve video oyun bağımlılığı da insomni hastalığının görülme sıklığının artmasına neden olmaktadır (4). Ek olarak, insomni hastalığı depresyon ve anksiyete ile yakın bir etkileşime sahiptir (5). Ülkemizin coğrafik koşulları ve deprem riski göz önüne alındığında da, genel olarak toplumumuzda gece uyku saatlerinde meydana gelebilecek vahim bir felaket riskinin oluşturduğu anksiyete, insomniye yol açan önemli bir faktördür.
İnsomni Hastalığının Tanısı
İnsomni hastalığının tanısı, detaylı bir klinik değerlendirme ile konulur, gece uyku testi yapılmasına gerek duyulmaz. Ancak insomniye neden olabilecek diğer ilişkili faktörlerin araştırılması ve altta yatabilecek uyku bozukluklarının varlığına dair şüphe varsa, gece uyku testi (polisomnografi) yapılabilir. Polisomnografide, uyku başlangıcının 30 dakikadan uzun olması, uyku etkililiğinin %85’in altında olması ve toplam uyku süresinin 6 saatten az olması tanıyı destekleyicidir. Bunun yanı sıra, polisomnografi tetkiki, uyku apnesi gibi uyku ile ilişkili solunum bozuklukları, ya da huzursuz bacaklar sendromu gibi uyku ile ilişkili hareket bozuklukları başta olmak üzere, insomniye neden olabilen diğer uyku bozukluklarının tanısı için yol gösterici olabilmektedir.
İnsomni hastalığı, fiziksel ve bilişsel fonksiyon kayıpları ile ilişkilidir. Gerek erken dönemde, gerekse kronik-uzun vadede ciddi ikincil sonuçlar doğurabilmektedir. Uykusuzluk nedeniyle artan gece sempatik aktivasyon, hipertansiyon ve kalp krizi, beyin felci gibi diğer kalp-damar sistemi ile ilişkili hastalık riskini arttırır, diyabet riskini arttırır ve dikkat ve hafıza sorunlarına yol açar. İş ve trafik kazalarına neden olabilmesi nedeniyle sadece bireyin kendisi için değil, ailesi, iş arkadaşları ve toplum için de yaşamı tehdit eden bir durum haline gelebilir. Bu nedenle, erken bir tanı ile etkin bir tedavi planlanmasının yapılması şarttır.
İnsomni Hastalığının Tedavisi
İnsomni hastalığının tedavisi, şikayetlerin tipine, ortaya çıkma süre ve sıklığına bağlı olarak planlanmalıdır. İlk yaklaşım, farmakolojik olmayan tedavilerin ve yaşam stili değişikliklerinin hastaya detaylı bir şekilde anlatılması olmalıdır. Uyku hijyen kuralları çerçevesinde, gündüz ve gece saatlerinde yapılması ve yapılmaması gereken kurallar ayrıntılı bir şekilde anlatılmalı ve kurallar hastanın genetik yapısı ve günlük yaşam koşulları ile uyumlu bir hale getirilmelidir. Ancak bu düzenlemelerin düzgün ve doğru aksatılmadan uygulanması ile insomni tedavisinde etkin fayda sağlanabilir. Farmakolojik tedaviler, hastanın bu düzeni kalıcı bir şekilde kurabilmesi için destek tedavisi olarak değerlendirilmelidir. Yaşam stili değişiklikleri yapılmadığı takdirde, hiçbir ilaç kalıcı bir şekilde etkili olmayacaktır (6).
Uyku hijyeni ile ilişkili kurallar şu şekilde özetlenebilir:
– Yaşam stili değişiklikleri hastanın kendi uyku yapısını tanıtmayı ve buna uygun bir programın yeniden oluşturulmasını hedefler. Hastaya insomni şikayetlerinden önce kaç saat uyuduğu, şu anda kaç saat uyuduğu, kaç saat uyursa kendisine yeteceği sorularak ortalama bir süre belirlenir. Tavuk tipi (erken yatıp-kalkma) ya da baykuş tipi (geç yatıp-kalkma) uyku yapısı olup olmadığı öğrenilir ve buna uygun saatler belirlenir. Hafta içi, hafta sonu, iş-okul günü ya da tatil günü fark etmeksizin hastanın bu saatlere uyması istenir. Bu kurallar, sirkadiyen ritmi düzenler, uyku dürtüsünü arttırır.
– Yatma saatinden 6-8 saat öncesinde kafein gibi uyarıcı besinlerin tüketilmesi ve egzersiz yapma gibi uyarıcı aktivitelerin yapılması sonlandırılmalıdır. Yatma saatlerinde bilişsel ve fiziksel uyanıklığa neden olabilecek etkenlerden arınmalıdır.
– Yatak içerisinde yapılan sakıncalı davranışlardan uzak kalınmalıdır; örneğin, kitap okumak, televizyon izlemek, telefon ile uğraşmak gibi. Uyumadığı dönemlerde yatakta kalmaması ve yatak içerisinde gereğinden fazla vakit geçirmemesi önerilir. Böylelikle uyku öncesi yapılmaması gereken davranışlar öğrenilir, uyku ile çevresel faktörlerin ilişkisi düzenlenir ve vücudun uykuya hazırlanması sağlanır.
– Uyku ile ilişkili yanlış ve kötümser inanışların değiştirilmesi, uykusuzluk şikayetlerin devamlı hale gelmesine neden olan uygunsuz düşünce ve davranışların yeniden şekillendirilmesi için bilişsel yeniden yapılandırma faydalı olacaktır.
Uyku hijyeni, uykusuzluk hastalığının tedavisindeki ilk basamaktır. Tedavide kullanılan ilaç ve benzeri farmakolojik yöntemler, ancak uyku hijyeni ile birlikte uygulandıklarında etkili olacaklardır (7).
Uykusuzluk hastalığının tedavisinde, Dünya’da ve Türkiye’de çok az ilaç mevcuttur. Çoğu hekim, kılavuzlara uygun olarak, ilk basamak tedavide, uyku yapıcı yan etkileri olan ve depresyon için kullanılmakta olan ilaçları düşük dozlarda kullanmaktadır (8). Bunun yanı sıra, ülkemizde yeşil reçete ile satılmakta olan bir takım ilaçlar da, özellikle diğer tedavilere cevap vermeyen durumlarda, kullanılmaktadır. Uyku düzenleyici bir hormon olan melatonin de bazı hastalarda oldukça etkin bir şekilde kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra, beyinde uyarıcı role sahip maddeler arasında yer alan, hipokretin adı verilen hormon benzeri maddeleri bloke eden yeni tedavilerin, insomniye özgü tedaviler olarak yakın gelecekte kullanılması beklenmektedir.
Zihin-vücut hareketi uyum çalışmaları ve meditasyon, otonom sinir sistemi üzerindeki düzenleyici rolü ile uykusuzluk hastalığına faydalı olabilmektedir. Kraniyal elektroterapi adı verilen, kafa derisi üzerinden elektriksel uyarım verilerek yapılan sinir uyarımı tedavileri insomni için onayı olan bir yöntemdir. Akupunktur ya da besin öğeleri yaklaşımlarının onayı yoktur, etkilerinin ileri çalışmalar ile ortaya konulması gerekmektedir.
Bu metinde yer alan bilgiler, bir hekim veya eczacıya danışmanın yerine geçemez. “Daha fazla bilgi için bir hekime ve/veya bir eczacıya başvurunuz.
Prof. Dr. Gülçin Benbir Şenel
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Uyku ve Bozuklukları Birimi
Kaynaklar
American Academy of Sleep Medicine. International classification of sleep disorders, 3rd ed. Darien, IL: American Academy of Sleep Medicine, 2014.
Ohayon MM. Epidemiology of insomnia: what we know and what we still need to learn. Sleep Medicine Reviews. 2002;6(2):97–111.
Benbir G, Demir AU, Aksu M, Ardic S, Firat H, Itil O, Ozgen F, Yılmaz H, Karadeniz D. Prevalence of insomnia and its clinical correlates in a general population in Turkey. Psychiatry Clin Neurosci. 2015 Sep;69(9):543-52.
De Rosa O, Baker FC, Barresi G, Conte F, Ficca G, de Zambotti M. Video gaming and sleep in adults: A systematic review. Sleep Med. 2024 Sep 12;124:91-105.
Bard HA, O’Driscoll C, Miller CB, Henry AL, Cape J, Espie CA. Insomnia, depression, and anxiety symptoms interact and individually impact functioning: A network and relative importance analysis in the context of insomnia. Sleep Med. 2023 Jan;101:505-514.
Benbir Şenel G, İsmailoğulları S, Tuncel D, Bican Demir A, Akyıldız UO. Uyku bozukluklarında (algoritmalar ile) tanı ve tedavi Kılavuzu. Editör: Gülçin Benbir Şenel. Türk Nöroloji Derneği Yayınları. Ankara, 2020.
Edinger JD, Arnedt JT, Bertisch SM, et al. Behavioral and psychological treatments for chronic insomnia disorder in adults: an American Academy of Sleep Medicine clinical practice guideline. J Clin Sleep Med, 2021;17(2):255–262.
Riemann D, Espie CA, Altena E, et al. The European Insomnia Guideline: An update on the diagnosis and treatment of insomnia 2023. J Sleep Res. 2023 Dec;32(6):e14035.