Diyabetik Ayak Yarası (Şeker Yarası) Nedir? Tedavisi Nasıl Gerçekleştirilir?
Diyabet (Şeker Hastalığı)
Diyabet halk arasında şeker hastalığı olarak bilinir ve vücutta kan şekeri düzenlenmesinde bir bozukluk olarak karşımıza çıkar. Kanda şeker düzeyinin belli bir düzeyin altına inmesi “şekerin düşmesi” yani hipoglisemi olarak bilinir. Kanda şeker azalınca hücreler besinsiz kalır. Şekerin belli bir düzeyin üzerinde seyretmesine ise hiperglisemi denir. Hipergilisemi vücutta hem hemen hem de uzun vadede bozukluklara yol açar. Şeker hastalığı nedeniyle vücutta birçok organ ve bunların işlevleri bozulur ancak bazıları ön plana çıkar; şekere bağlı görme bozukluğu, böbreklerde bozulma, kalpte bozulma gibi. Tıpkı bu organlar gibi şeker hastalarının ayaklarında kapanmayan, iyileşmeyen yaralar ortaya çıkar. Bu hastaların sayısı o kadar fazladır ki, diyabetik ayak diye ayrı bir hastalık tanımlanmıştır.
Diyabetik ayak hastalarının sayısının fazla oluşu ve giderek artması, diyabet hastalarının sayısının çok fazla oluşuna ve bunların giderek artmasına bağlıdır. Değişen beslenme alışkanlıkları, hareketsiz yaşam ve ortalama yaşam süresinin giderek artması ile tüm dünyada diyabet hastalarının sayısı hızla artmaktadır. Bu artış o kadar fazladır ki Dünya Sağlık Örgütü diyabet hastalığını artık sadece bir metabolizma hastalığı olarak değil, bir salgın olarak tanımamaktadır.
Dünya Diyabet Federasyonu’nun 2017 yılı verilerine göre tüm dünyada 425 milyon yetişkin diyabet hastasıdır. Bu sayının 2045 yılında 629 milyona yükseleceği yani yaklaşık olarak %50 oranında artacağı hesaplanmaktadır. Her 11 yetişkinden birinin diyabetli olduğu, diyabetlilerin üçte ikisinin çalışma yani üretme yaşında olduğu ve ne yazık ki her iki diyabetliden birinin hastalığından haberi olmadığı anlaşılmaktadır. Ülkemiz diyabet açısından özellikle şanssız ülkelerdendir. 2017 yılı itibariyle diyabetli sayımız 6,6 milyon kişidir. Bu sayı ile Türkiye, tüm Avrupa ülkeleri arasında Rusya ve Almanya’nın ardından üçüncü sıraya yerleşmektedir.
Diyabetik Ayak
Kontrolsüz şeker düzeyi yıllar içinde sinirlerde bozulmalara yol açar. Bu sinirlerden “motor” özellikte olanlar, yani kasları çalıştıranlar bozulduğunda ayakta, parmaklarda şekil bozuklukları gelişir. Böylece çekiç parmak, pençe parmak, parmakların birbiri altına girmesi, sağa veya sola sapması gibi bozulmalar görülür. Bu tip hastalar normal ayakkabı giydiklerinde ayaklarına uymaz ve ayakkabı vurukları görülür.
“Otonom” özellikli sinirler bozulduğunda ayak derisi kuru, çatlak, pul pul görünümde bir hal alır. Bu çatlaklardan mikroplar girerek ayakta infeksiyona yol açabilir. Ayakta son derece kalınlaşmış nasırlar ortaya çıkar. Son olarak ayakta “duyu”yu sağlayan sinirler bozulduğunda his kaybı gelişir. Hastanın ayağında his bulunmadığı için kolayca yaralanabilir, yanabilir, donabilir, kesilebilir, ayakkabı vurabilir. Sonuç olarak ayak şekli bozulmuş, ayakkabısına uymayan, ayakkabısı vurduğunda bunu hissetmeyen, ayağı kuru ve çatlak olduğu için mikroplara açık olan bir kişide çok kolayca yara açılır.
Şeker hastalarında yalnızca sinir bozulmaları olmaz. Aynı zamanda kontrolsüz şeker düzeyi büyük ve küçük damarları da bozar. Bu hastalarda iyi kanlanamayan, iyi beslenemeyen parmak uçlarında yaralar açılır. Bu yaralar beslenme bozukluğu da olduğu için iyileşemez ve mikroplarla kolayca infekte olur. Damar bozulması daha belirgin hastalarda parmak uçlarındaki bu yaralar ilerleyerek kangrenlere yol açar. Kangren nedeniyle parmak, ayak hatta bacak kayıpları diyabetik ayak hastalarında en korkulan sonuçtur.
Hastaların ayaklarındaki yaraların hep bu bir arada gözüken bozuklukların bir sonucu olduğu unutulmamalıdır. Örneğin ayağında his kusuru olan, bu nedenle ayağının üşüdüğünü düşünen bir hasta ayağına sıcak su torbası koyar veya ısıtıcıya yaklaştırır. Ayağının yandığını fark etmediği için yanık yarası ortaya çıkar. Sıcak kumlarda yürüdükten sonra her iki ayak tabanı da ileri derecede yanan çok sayıda hasta vardır.
Gözleri iyi görmeyen, ayağında his kusuru olan bir hasta zaten kalınlaşmış, sertleşmiş tırnağını keserken derisini de keser ve bu basit kesikten iyileşmeyen bir yara ortaya çıkar. Normal bir kişi, ayakkabısının içine bir kum tanesi bile girse rahatsız olduğu için bir iki adım sonra durup bu kumu çıkarır. Oysa ayakta his kaybı bulunan bir diyabet hastası, ayak tabanındaki adeta bir çakıl taşı büyüklüğündeki nasır üzerinde saatlerce yürüyebilir. Bunun sonucunda da derin bir yara gelişir.
Şeker hastalığının vücudumuzun mikroplarla mücadele etme yeteneğini düşürdüğü de unutulmamalıdır. Basit ve küçük bir yara kolayca infekte olur. Hatta iyi kurulanmayan parmak aralarından infeksiyon gelişimi seyrek değildir.
Sonuç olarak diyabetik ayak, diyabet hastalığının en çok korkulan tehlikelerinden biridir. Diyabet hastalarının yaklaşık olarak %15’inin yaşamlarının bir döneminde ayaklarında yara açıldığı bildirilmiştir. Hesaplara göre dünyada her 30 saniyede bir diyabet nedeniyle bir bacak kesilmektedir.
Diyabetik Ayak Tedavisi Nasıl Gerçekleştirilir?
Tüm diğer kronik yaralar gibi, diyabetik ayaktan korunmak diyabetik ayak yarasını tedavi etmekten daha kolaydır. Her şeyden önce diyabetten tam olarak kurtulmak mümkün olmasa da vücutta ortaya çıkabilecek bozukluklardan korunmak veya en azından bunları yavaşlatmak mümkündür. Bu da şeker düzeyini kontrol altına almakla mümkün olur.
Şeker hastaları ayaklarında damar bozulmaları, sinir bozulmaları ortaya çıksa bile yara açılmasından yine de korunabilir. Şeker hastaların ayaklarında yara kendiliğinden açılmaz. Yarayı başlatan bir sebep mutlaka vardır. Ufak bir travma, yanık, ayakkabı vurması, cisim batması, kesik yarayı başlatır. Bu nedenle şeker hastaları bunlardan korunabilirse, yara açılmasını da engellemiş olurlar. Bu konuda diyabetik ayak bakımı sayfamız gözden geçirilmeli ve önerilere mutlaka uyulmalıdır.
Diyabetik bir hastanın ayağında yara açıldığında tedavisi acildir. Yara temiz olabilir, yüzeyel olabilir, küçük olabilir ve bu nedenle önemsiz görülebilir ancak öyle değildir. Basit bir yaranın birkaç hafta içinde bacağın kesilmesiyle sonlanabileceği unutulmamalıdır. Yara, hatta kızarıklık saptanır saptanmaz acilen bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
Sağlık kuruluşunda öncelikle hastanın genel sağlık durumu, diyabetinin kontrol altında olup olmadığı yapılan muayene ve tetkiklerle ortaya konur. Muayenede bacak damarları ve his durumu da kontrol edilir. Gerekirse damar durumunu ortaya koyacak doppler görüntüleme, anjiografi gibi yöntemler kullanılır. Yara yerinde ölü dokular temizlenir, yara bakımı ve uygun olan pansuman türü seçilir. Yara yerinde infeksiyon varsa uygun antibiyotik tedavisine başlanır.
Yaranın ağırlığına ve basit yara bakımı tedavisine verdiği cevaba göre daha birçok ileri tedavi yöntemi uygulanabilir. Bu amaçla bu yönde faaliyet gösteren uzman hekimlere ve yara tedavi merkezlerine başvurmakta fayda vardır.
Unutmayın: En basit tedavi bile yara açılmasını önlemekten daha zor, daha yıpratıcı, daha uzun ve daha masraflıdır!