Skip to main content

Ampütasyon Nedir? Ne Zaman Ampütasyona Gerek Duyulur?

Ampütasyon nedir, öncelikle bu konuyu açıklayalım. Ampütasyon veya amputasyon bir uzvun kesilmesi anlamına gelir. Genellikle cerrahi olarak uzuv kesilmesi işlemi ampütasyon olarak bilinmektedir. Bununla birlikte bazı durumlarda parmaklar, ayak veya uzvun bir kısmı canlılığını kendinden yitirir. Bu duruma kendiliğinden ampütasyon anlamına gelen oto-ampütasyon denilmektedir.

Vücutta bulunan her uzvun, her dokunun, her parçanın mutlaka bir işlevi vardır. Bu nedenle hiçbirinin kaybı istenilen bir durum değildir. Ancak bazen bir uzvun kesilmesi zorunlu hale gelir. Eğer bir uzuv tamamen canlılığını yitirmiş yani kangrene olmuş ise ya da dokularının büyük kısmı geri dönüşsüz biçimde canlılığını yitirmiş ise ampüte edilmesi gerekir. Canlılığını yitirmiş dokulara kan taşınamaz. Bu durumda besin, oksijen ve vücudu mikroplardan koruyacak akyuvarlar da bu dokuya ulaşamaz. Bu durumda ancak ölü dokularda üreyebilen mikroplar için bu dokular mükemmel bir ortam oluştururlar. Eğer bu dokular uzaklaştırılmaz, uzuvlar ampüte edilmezse burada üreyecek mikroplar sadece komşu dokuları değil yaşamı da tehdit eder.

Bazı durumlarda tamamen ölmemiş bir uzvun da ampüte edilmesi gerekir. Örneğin ayakta bulunan bir yara iyileşse bile üzeri tamamen kapatılamayacaksa ampüte edilmesi gerekebilir. Bu gibi durumlarda plastik cerrahi tarafından birçok seçenek değerlendirilir. Vücudun başka bir yerinden deri alınarak bunun nakli, hemen yaranın etrafındaki derinin çevrilerek buranın kapatılması gibi. Bazen plastik cerrah vücudun başka yerinden derisiyle beraber kas doku alır ve yaraya nakleder. Bu durumda alınan kas dokusunun damarını nakledildiği yerdeki damarla birleştirmek gerekir. Maalesef birçok kronik yara durumunda yeterli kan damarı olmadığı için bu seçenek her zaman uygulanamaz. Öyle ya da böyle amaç her zaman yaranın tamamen kapatılmasıdır. Bu yapılamıyorsa uzvun baştan ampütasyonu tercih edilebilir.

Ayakta bulunan yaralarda mikroplar kemiklere ulaşabilir. Kemiklerin iltihaplanmasına osteomiyelit denir. Osteomiyelit nedeniyle kemikler kırılır, parçalanır, ufalanır. Elbette ayağın yürüme fonksiyonu, yük taşıma yeteneği, kemik desteğin sağlam olmasına bağlıdır. Kemikler parçalanmışsa yaranın iyileşmesi bir anlam taşımayacak, parmaklar, taban veya topuk, nerede kemik kaybı varsa o bölüm yürümeyi bozacaktır. Bu gibi durumlarda da ilgili bölümün ampüte edilmesine karar verilebilir.

Diyabet gibi bazı hastalıklar herhangi bir yara veya infeksiyon olmadan da ayakta ciddi şekil bozukluklarına yol açar. Bu gibi durumlarda parmaklar pençeleşir, kıvrılır, birbiri üstüne biner. Normal bir ayakkabı kullanmak imkânsız hale gelir. Bu kısımlarda ayakkabı vurması veya bası nedeniyle yara açılma riski ortaya çıkar. Bunların düzeltilmesi için çeşitli cerrahi düzeltme girişimleri her zaman mümkün olmaz. Parmağın ampüte edilmesi son seçenek de olsa gerekli hale gelebilir.

Ampütasyon Kararı Neye Göre Alınır?

Bir cerrah için ampütasyon her zaman istenmeyen, en son seçenektir. Ampütasyon kararı alınırken dokuya, uzva, hastalığa ve hastaya ait birçok durum bir arada değerlendirilir. Cerrah öncelikle hastanın yaşamını dikkate almak zorundadır. Yaşamı tehdit eden bir uzvun kesilmesi önceliklidir. Ancak uzuv kesildikten sonrası da değerlendirilir. Bu durumda ampütasyondan sonra uzuvdan beklenen fonksiyonun eskisi kadar mükemmel biçimde olmasa da yerine getirilip getirilmeyeceği son derece önemlidir. Örneğin parmakların ampütasyonunda, yürüme fonksiyona yaptıkları katkı önemlidir. Bu sıralama ile en önemli parmak başparmaktır. Ardından serçe parmak ve diğerleri gelir. Başparmak korunabilirse, diğer parmakların kesilmesi yürümeyi çok fazla bozmaz.

Kemikler yalnızca vücudun sağlam iskeletini oluşturmaz. Birbirleri ile yaptıkları eklemler sayesinde hareketliliğini de sağlar. Kaslar eklemi oluşturan iki kemiğe de yapışır ve kasıldıklarında bunları bir tarafa doğru çeker. Aslında kemiklerin farklı yerlerine farklı kaslar yapışarak onları sağa sola veya aşağı yukarı hareket ettirirler. Eğer ampütasyon seviyesi kasların kemiğe yapıştıkları yere ulaşmazsa, kalan parça ki buna güdük adı verilir, eski hareketliliğini sürdürür. Ampütasyon seviyesi kasın kemiğe yapıştığı yeri de içine alırsa kalan kısım hareket etmeyecektir. Bazen ileride ayağın şeklinin bozulacağı düşüncesiyle karşı taraf kaslarını da gevşetmek gerekebilir. Böylece bir cerrah ampütasyon seviyesini belirlerken hangi seviyeye çıktığında ne gibi durumla karşılaşacağını hesaba katar. Parmak seviyesi geçilmişse, ayak ön kısmının ampütasyonunda hastanın hiç olmazsa normal bir ayakkabı ile yürüyüp yürümeyeceği hesaba katılır. Bu seviye de geçilirse özel bir ayakkabı giyilmesine razı olunur, ancak hiç olmazsa hastanın kendi topuğu üzerine basması sağlanmaya çalışılır.

Majör Ampütasyon Nedir?

Hastanın topuk seviyesini geçen ampütasyonlara majör yani büyük ampütasyon denir. Özel durumlarda diz ekleminden geçen ampütasyonlar sayılmazsa bunlar dizaltı veya dizüstü ampütasyonlardır. Dizaltı ampütasyonlar, sonradan protez kullanımı da dikkate alınarak bacağın 1/3 üst kısmına yakın olarak uygulanır. Yumuşak dokuların kemiği örtebilmesi için kemik, yumuşak dokulardan daha üst seviyeden kesilir ve yumuşak doku bunun üstünü örter. Eğer enfeksiyon, gangren kemiğin üstünü kapatacak yumuşak dokulara kadar ulaşmışsa dizaltı değil, dizüstü ampütasyon seçeneği devreye girer.

Elbette diz ekleminin korunması hastanın yürüme fonksiyonu için son derece önemlidir. Bu nedenle dizaltı ampütasyon dizüstü ampütasyondan daha kullanışlıdır. Ancak çoğu zaman bilhassa hastanın damar tıkanıklığı durumu ampütasyonun dizüstüne çıkmasına neden olur. Damarları tıkalı bir hastada dizaltı ampütasyon yapılırsa ampütasyon güdüğü iyileşmez, hastanın tekrar ampüte edilmesi riskini beraberinde getirir. Hastaların genel durumu tekrarlayan ampütasyon operasyonunlarını kaldıracak durumda değildir. Bazen çok ileri durumlarda hastanın yaşamını kurtarmak için ampütasyon kalça eklemine kadar çıkabilir.

Ampütasyon Kararı Kime Aittir?

Hangi seviyeden olursa olsun, çok önemsiz bir uzvun ampütasyonuna bile hekim karar veremez. Hastanın bilincinin olmadığı, yakınlarının civarda bulunmadığı, hastanın yaşamının açıkça tehlikede olduğu durumlar hariç ampütasyon kararı tamamen hastaya aittir. Bu durumda doktor hastaya tıbbi durumu, ampütasyon yapılması veya yapılmaması durumunda riskleri ve olabilecek fonksiyon kayıplarını, başka tedavi seçeneklerini, bunların avantaj ve dezavantajlarını vs. anlaşılır biçimde açıklar. Eğer hastanın durumu bunları kavramaya elverişli değilse, yakınlarına da durumu açıklar. Hasta ve yakınlarına düşünmeleri ve karar vermeleri için yeterli süre tanınır ve sonunda ampütasyon için hastanın rızası alınır. Bu işleme “aydınlatılmış onam” adı verilmektedir. Aydınlatılmış onam alınmadan yapılacak bir ampütasyon işlemi etik olarak da yasal olarak da mümkün değildir.

Ampütasyon, son seçenek olarak değerlendirilen, istenilmeyen bir sonuçtur. Hasta ve yakınları ampütasyon nedir bilmeli, ona göre kararlarını vermelidir. Ancak bazen hastanın yaşamını korumak, bazen hastalığın ilerleyişini engellemek, bazen uzvun fonksiyonunu kurtarmak ve bazen de hastayı daha da zarar vereceği düşünülen gereksiz ve uzun tedavilerden kurtarmak için değerli bir tedavi seçeneğidir. Yine de son karar her zaman hastanın kendisine aittir.