Skip to main content

Bilmeniz Gereken Diyabet Komplikasyonları Nelerdir?

Diyabet yani şeker hastalığında yüksek şeker düzeyi sadece bir organı etkilemez. Vücuttaki tüm dokulara az veya çok etkiler yapar. Böylece diyabet hastalığında zamanla çeşitli dokularda, organlarda bozulmalar, bunların fonksiyonlarında aksamalar başlar. Bazı doku ve organlar, diyabet hastalığında daha çok bozulurlar. Kimi zamanla işlevlerini tamamen kaybeder. Bu hastalıklara diyabetin komplikasyonları adı verilir. Bu komplikasyonları bilmek son derece önemlidir. Komplikasyonların belirtilerini önceden fark etmek çoğu zaman durumun yavaşlatılmasına yardımcı olur. Hastalar yaşam biçimlerini değiştirebilir. Komplikasyonları ağırlaştıracak başka etkenlerden uzak durur. Nelerdir bu diyabet komplikasyonları?

Diyabetin en sık sakatlığa yol açan, en uzun hastanede yatışla sonlanan komplikasyonu diyabetik ayaktır. Diyabetin önemli komplikasyonlarından biri olan diyabetik ayak web sayfamızda ayrıntılarıyla anlatılmaktadır. Sayfayı ziyaret ederek ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.

Diyabetik nöropati

Nöropati, sinirlerin hastalanması anlamına gelen bir sözcüktür. Yani diyabet, zaman içinde sinirleri hastalandırır, bozar ve işlevlerini engeller. Bu bozulma da yine bir tek mekanizmayla olmaz. Yüksek kan şekeri nedeniyle, hem sinir hücrelerinin içindeki proteinler bozulur, hem hücrenin metabolizması bozulur, hem de sinirleri besleyen damarlar bozulur. Bozulmanın karışık ve çok yönlü olması, tedavisinin de zor ve karışık olmasına yol açar.

Bazen hastalarda yakınma bulunmasa da çeşitli tanı yöntemlerinin kullanıldığı muayeneler sırasında sinirlerin bozulduğu ortaya konabilir. Bu nedenle seçilen yönteme göre diyabetlilerde nöropati sıklığı %10-90 arasında saptanabilmektedir. Daha genel bir kabul ile hastalığın seyri sırasında hastaların yarısında sinir hasarına bağlı yakınmaların ortaya çıkacağı söylenebilir.

Vücutta üç grup sinir bulunur. Bunlardan “motor” sinir adı verilenler, kasları çalıştıran, hareketi sağlayan sinir grubudur. Bu sinirlerin bozulması ile güç azalır, çalışmayan kaslar zamanla erimeye başlarlar. Bazı kaslar daha fazla eridiklerinde diğer taraf kasları bu kez kemiği kendine doğru çekmeye başlar. Böylece bilhassa ayak parmaklarında görülen pençe parmak, çekiç parmak gibi şekil bozuklukları ortaya çıkar. Ayakta ortaya çıkan bu şekil bozuklukları yara oluşumunun önemli bir nedenidir.

Sinirlerin “Duyu” grubu, dokunma, ağrı, sıcaklık, titreşim gibi çevreden gelen uyarıların algılanmasını sağlayan gruptur. Bu sinirlerin bozulmasıyla hastalar ayaklarını fark etmeden yakabilirler, batan bir cismi algılamazlar, ayakkabılarının vurduğunu fark etmezler.

Hastaların yakınması yalnızca dokunmayı algılamama, ağrıyı hissetmeme, sıcaklığı, tireşimi, pozisyonu farketmeme şeklinde olmaz. Bazen de tam tersine hastalar sebepsiz bir ağrıdan yakınır. Bu ağrı yakıcı, künt, batıcı veya krizler şeklinde gelip geçici olabilir. Ya da hastaların karıncalanma, kamaşma, veya yanma gibi nedensiz yakınmaları bulunur. Bazen de basit bir uyarı şiddetli ağrı şeklinde hissedilir.

Bozulma daha çok iki taraflıdır ve çorap veya eldiven gibi bir tutulum izlenir. Ancak tek taraflı veya sadece bir siniri ilgilendiren durumlar da bulunabilir. Diyabetik yaraların en önemli sebebi ayaklardaki his kusurudur.

Sinirlerin diğer bir grubu da “otonom” sinirlerdir. Otonom, kendiliğinden anlamına gelir. Bu sinir sistemi sayesinde mesela iç organlar kendiliklerinden çalışır. Cildin kanlanması, terleme, kılların dikilmesi, yağ guddelerinin faaliyeti bu sinirlerle ayarlanır. Sinirlerin otonom grubunun bozulmasıyla cilt kurur, çatlaklar oluşur. Böylece infeksiyona yol açan mikropların girişi kolaylaşır.

Diyabetik anjiopati

Diyabet hastalığı anjiopati, yani damarların hastalanmasına, bozulmasına da yol açar. Diyabet nedeniyle hem büyük damarlar, hem de küçük ve kılcal damarlar bozulurlar. Büyük damarlarda hızlı ilerleyen tıkayıcı bir ateroskleroz görülür. Bu tıkanma daha çok dizden aşağıdaki damarlarda belirgindir. Atardamarların orta tabakasında kireçlenmeler görülür. Damar tıkalı olmasa bile esnekliğini kaybeder, sertleşir ve gerekli işlev göremez. Kılcal damar düzeyinde ise damarın kalınlaşması, buradan besinlerin çıkarak hücrelere ulaşmasını bozar. Sonuçta diyabetin bir komplikasyonu olarak damar bozulmaları, bu damarların beslediği dokuların beslenmelerini önemli oranda engeller. Damar hasarları ayak yaralarının ana sebebi olmasalar da açılan bir yaranın iyileşmesi neredeyse imkansız hale gelir.

Bir diyabetik hastanın ayağında kan akımının yetersiz olduğu soğukluğundan, kıllarının dökülmüş olmasından, derisinin ince, gergin, hafif morumsu oluşundan, yürürken ortaya çıkan ve dinlenmekle geçen ağrısından, sık sık kramp girmesinden, ayak nabızlarının alınmayışından anlaşılabilir.

Diyabetik nefropati

Nefropati, böbrek dokularının bozulması, hastalanması anlamına gelir. Bilindiği gibi böbrekler, vücutta ortaya çıkan artık maddelerin atıldığı çok önemli organlardır. Artmış kan şekerinin yol açtığı birçok biyokimyasal olay böbreklerde süzme işleminin gerçekleştiği glomerülleri bozar. Olayın çok yönlü oluşu, tedavisini de zorlaştırır. Neticede, hasarlı glomerüllerin süzme işlevinin yavaşlaması, idrarla albümin proteinin atılması ve hipertansiyon gelişimi şeklinde ilerleyici bir hastalık ortaya çıkar. Diyabet hastalarında görülme sıklığı %5-40 arasındadır. Öyle ki son dönem böbrek hastalığı geliştiğinde yani böbreklerin işlevini tamamen kaybettiğinde bu hastalar hemodiyaliz ihtiyacı gösterirler. Hemodiyalize gerek duyan hastaların %40-50’si diyabet nedeniyledir. Hastalığın tek olumsuz tarafı hastaların yaşamlarını diyaliz tedavisi ile sürdürmek zorunda kalmaları değildir. Diyabetik nefropatinin yol açtığı damar ve dolaşım sorunları durumu çok daha tehlikeli kılar.

Diyabetik retinopati

Retina gözün en önemli tabakasıdır. Bu tabakada görme işlemini yapan hücreler bulunur. Retinopati, yani retina tabakasının bozulması görme bozukluğuna, körlüğe yol açar. Retina tabakasının bozulması, bu tabakada yer alan damarların hastalığına bağlıdır. Böylece damarlarda tıkanmalar, şişmeler, genişlemeler, kanamalar ve yeni damar oluşumu sonunda görme bozukluğuna yol açar. Hastalar görme alanlarında küçük benekler, çizgiler görebilir. Gece görüş bozulabilir, parlak ya da loş ışığa uyum sağlayamaz. Bazen hiçbir uyarı olmadan ani körlük gelişir. Göz hekimleri tarafından uygulanan lazer tedavisi ile retina tabakasındaki bozulmuş alanlar onarılmaya çalışılır.

Tüm körlük nedenlerinin başında diyabet gelmektedir. Diyabeti olmayan bir kişiye oranla bir diyabetlinin kör kalma riski 25 kat daha fazladır. Her dört diyabetliden birinin retinasında bozukluk saptanmaktadır. Diyabetin kontrol altında olup olmadığı ve hastalığının süresi en önemli faktörlerdendir. 20 yıldır hastalığı süren diyabetlilerde retinada bozulma sıklığı %90’lara kadar ulaşmaktadır.

Diyabetik kardiyomiyopati

Şeker hastalığı dolaşım sistemi üzerinde çok önemli komplikasyonlara yol açmakta veya bunları ağırlaştırmaktadır: kronik arter hastalığı, hipertansiyon gibi. Diyabet tüm bunlardan bağımsız olarak kalp kasını da bozar ki bu komplikasyona kardiyomiyopati adı verilir. Yağ ve şeker metabolizmasındaki bozuklukların kalp kas hücrelerine etkisi, kalbin çalışmasını ayarlayan otonom sinir sistemindeki bozulmalar, kılcal damarlarda bozulmalar gibi çok çeşitli nedenle kalp kası da bozulur ve bunun sonucunda hastalar kalp yetmezliği ile karşı karşıya kalırlar.

Her on diyabetik hastadan bir veya ikisinde kalp yetmezliği gelişir. Esasen yakınması olmasa bile çeşitli tanı yöntemleriyle muayene edilen diyabetik hastaların yarısında kalp fonksiyonlarının bozulmaya başladığı saptanabilir.

Metabolik komplikasyonlar

Diyabetin bütün komplikasyonları yukarıda anlatılanlar gibi mutlaka uzun yıllarda ortaya çıkacak kronik komplikasyonlar değildir. Diyabetin hemen ortaya çıkan, bu nedenle akut adı verilen komplikasyonları da bulunmaktadır. Bunlar kan şekerinin ya çok yüksek ya da çok düşük oluşu ile beraberdir ve yaşamı tehdit edecek ciddiyettedirler.

Hipoglisemi: Kan şekerinin 50 mg/dl’nin altına düşmesi olarak tarif edilir. Ancak daha yüksek kan şekeri değerlerinde hipoglisemiye giren hastalar bulunabileceği gibi daha düşük seviyelerde belirti vermeyenler de bulunabilir. En sık görülen bu akut metabolik komplikasyon, ağır olgularda sara benzeri nöbet, şuur kaybı ve komaya kadar ilerleyebilir.

Hiperglisemi: Yüksek kan şekeri, düşük insülin düzeyi, bunlara yanıt olarak yükselen bazı hormonlar, sıvı kaybı ve buna bağlı sorunlar diyabetik ketoasidoz (DKA) ve hiperglisemik hiperosmolar nonketotik sendrom (HHNS) adı verilen çok ciddi ve ölümle sonlanabilecek akut metabolik komplikasyonlara yol açarlar.

Görüldüğü gibi, diyabet komplikasyonlarının birçoğu birbirleriyle bağlantılıdır. Bunları oluşturan mekanizmalar karmaşık olduğu için ortaya çıkmalarını engelleyecek sihirli bir tedavi de bulunmamaktadır. Diyabet komplikasyonları oluşmasınıönlemek ya da en azından yavaşlatmak için kanıtlanmış iki yaklaşım bulunmaktadır: Bunlardan ilki şeker seviyesini çok sıkı biçimde kontrol altına almak, diğeri de komplikasyon gelişmesine katkıda bulunan şişmanlık, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, hareketsiz yaşam, sigara kullanımı gibi diğer faktörlerden uzak durmaktır.